Gün içinde kişisel bakımınız için hangi kozmetik ürünleri kullanıyorsunuz?
Yüz kremi? El kremi? Deodorant ? Peki her gün en çok kullandığınız sabun, sıvı sabunlar yada banyoda ki şampuanınız, saç kreminiz yada vazgeçemem dediğiniz parfümünüz.
Bu ürünlerin kimyasal analizlerinden tüyler ürperten sonuçlar ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre bu malzemeler birçok kadın için günlük hayatın bir parçası olsa da sağlık açısından büyük bir riski de beraberinde getirmektedir. Bu kozmetik ürünlerini kullanan bir kadının vücudu her gün 515 kimyasal maddeye maruz kalıyor. Bu kimyasal maddeler alerjiden, hormon bozukluğuna, doğurganlık sorunlarından kansere kadar birçok rahatsızlığa neden olabiliyor.
Ne yazık ki kozmetik üreticilerinin renkli reklamlar, harika görünen kadınlar ve pırıltılı ambalajlar eşliğinde büyük mucizeler ile bizlere sunduğu ürünlerin çoğunda özü itibari ile bizler için zararlı kimyasallar kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda kozmetiklerde kullanılan 400 den fazla toksik elementin artıkları kanda ve yağ dokusunda bulunmuştur. Cilde ve deriye uygulanan kimyasallar, cildin geçirgen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza girer ve kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine geçebilirler. Eğer derimiz ve cildimiz geçirgen olmasaydı tehlike bu kadar önemli olmazdı. Deri tarafından emilen kimyasallar ağız yoluyla alınanlardan daha tehlikeli olabilir. Ağız yoluyla alınan kimyasalların bir kısmı sindirim sırasında bertaraf edilirken, deri tarafından emilen kimyasallar doğrudan kana geçiyor.
Saç spreyleri, parfümler ve pudralar solunum yolu ile, rujlar yutularak, kremler ve saç boyaları deriden geçerek vücuda giriyor. Aslında hepimizin yapması gereken aldığımız ürünlerin etiketlerini okumak. Okumakta ne yazıyor çoğunu bilmiyoruz. Hepsinin özelliklerini bilmek belki imkansız ama en sık rastlanan zararlı maddelere birlikte bakalım;
Yapay kokular, aromalar
Parfüm, krem, şampuan, duş jeli, deodorant, sabun, deterjan, oda parfümleri ve aklınıza gelecek bir çok şeyde sentetik kokular ne yazık ki bulunmakta. Artık günümüzde bu kokulara insanlar o kadar alıştı ki onlar olmadan temiz olmamış gibi hissediyorlar. Ama bu sentetik kokuların verdiği zararlar o kadar çok ki! Çoğu insan kokuları eskisi gibi çiçeklerden ve doğal yöntemler ile elde edildiğini düşünüyor. Mis gibi lavanta kokan çamaşırlarınız aslında gerçekten lavanta kokmuyor. Bugün parfümlerin içeriği %95 oranında petrol ve kömür ürünü aromatik bileşikler, sentetik kokulardır. Bu yapay kokular; astım, sinüzit, böbrek, kalp, karaciğer, akciğer ve bağışıklık sistemi hasarlarına, DNA bozulmalarına, göğüs ve prostat kanserlerine, hormon dengesizliklerine, halüsinasyon, baş dönmesi, depresyon, baş ağrısı, vertigo, kalpte ritm bozuklukları, hipertansiyon, ödemler, epilepsi benzeri kasılmalar, donukluk, kulak çınlaması, görme bozuklukları, kan hücrelerini öldürme etkisiyle kansere sebep olurlar. Bebeklerin kendi giysilerinden, annelerinin üstlerinden, oda kokularından ve bir çok yol ile bu aromalara maruz kalmaları onların ilerleyen yaşlarda alerji olmasına davetiye çıkartıyor. Tabi bunun yanında astımda olma riskleri arıyor. Zaten günümüzde bir çok çocukta sık sık rastlanmaktadır.
Parfümsüz yapamam diyenlerdenseniz ben de 7 sene önce ilk duyduğumda her şey tamam ama parfümümü bırakamam, asla! diyordum. Bugün değil o parfüm, yoldan yanımdan geçen birinin parfümüne bile tahammül edemiyorum.
Siz önerim siz hayatınızdan diğer kimyasalları çıkartmakla işe başlayın. Vücudunuz temizlendikçe o kendisi zaten parfümü istemeyecek.
Şu anda mağazalara sıkılan kokular yüzünden mağazalardan alışveriş edemez oldum, bir arkadaşımın saçında ki şampuan kokusu bile yanındayken beni rahatsız ediyor. Bu sadece benim çok yoğun, kötü kokuyor gibi tepki vermiyorum. Sentetik kokulara maruz kaldığımda direk başım ağrımaya başlıyor. İnanın vücut temizlendikten sonra onun için zararlı olana çok duyarlı ve tepkili olmaya başlıyor. Ama sizi çok uzun süre uyarmıyor ısrarla aynı şekilde devam edince uyarmayı bırakıyor.
Günlük hayatınızda sağlığımız için tehdit oluşturan bu kadar zararlı kimyasalları içeren ürünleri kullanmak ise bize sanki bir zorunluluk, hayatımızın olmazsa olmazları gibi gösterilmiş. Pazarlama stratejileri, reklamlar bizleri adeta kimyasallara bağımlı hale getirmiş durumda.
Yüz kremi? El kremi? Deodorant ? Peki her gün en çok kullandığınız sabun, sıvı sabunlar yada banyoda ki şampuanınız, saç kreminiz yada vazgeçemem dediğiniz parfümünüz.
Bu ürünlerin kimyasal analizlerinden tüyler ürperten sonuçlar ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre bu malzemeler birçok kadın için günlük hayatın bir parçası olsa da sağlık açısından büyük bir riski de beraberinde getirmektedir. Bu kozmetik ürünlerini kullanan bir kadının vücudu her gün 515 kimyasal maddeye maruz kalıyor. Bu kimyasal maddeler alerjiden, hormon bozukluğuna, doğurganlık sorunlarından kansere kadar birçok rahatsızlığa neden olabiliyor.
Her gün cilt bakımı için kullandığınız doğal olmayan bir yüz kremini düşünelim. İçinde neler var?
Su, alkol, dimetikol, sodyum borat TEA, sorbitol, metil paraben, propil paraben, butil paraben, mentol C-12-15 alkil benzoat, fenoksietanol, propilen glikol, tokoferil asetat, potasyum sorbat, sodyum benzoat, EDTA, titanyumdioksit. Bunlar kremlerde sıklıkla gördüklerimiz. Görüldüğü üzere basit bir yüz kremi bir kimya fabrikası gibi.Ne yazık ki kozmetik üreticilerinin renkli reklamlar, harika görünen kadınlar ve pırıltılı ambalajlar eşliğinde büyük mucizeler ile bizlere sunduğu ürünlerin çoğunda özü itibari ile bizler için zararlı kimyasallar kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda kozmetiklerde kullanılan 400 den fazla toksik elementin artıkları kanda ve yağ dokusunda bulunmuştur. Cilde ve deriye uygulanan kimyasallar, cildin geçirgen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza girer ve kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine geçebilirler. Eğer derimiz ve cildimiz geçirgen olmasaydı tehlike bu kadar önemli olmazdı. Deri tarafından emilen kimyasallar ağız yoluyla alınanlardan daha tehlikeli olabilir. Ağız yoluyla alınan kimyasalların bir kısmı sindirim sırasında bertaraf edilirken, deri tarafından emilen kimyasallar doğrudan kana geçiyor.
Saç spreyleri, parfümler ve pudralar solunum yolu ile, rujlar yutularak, kremler ve saç boyaları deriden geçerek vücuda giriyor. Aslında hepimizin yapması gereken aldığımız ürünlerin etiketlerini okumak. Okumakta ne yazıyor çoğunu bilmiyoruz. Hepsinin özelliklerini bilmek belki imkansız ama en sık rastlanan zararlı maddelere birlikte bakalım;
Koruyucu Paraben
Kozmetik, cilt bakım ürünlerinde raf ömrünü uzatmak ve koku giderici olarak kullanılmaktadır. Alerjik reaksiyon ve ciltte kızarıklığa neden olabilir. Günlük hayatta en çok kullandığınız deodorantlarınızda var. Deodorantı koltuk altına sıkılıyor, yan lenf bezlerimizin bulunduğu kısma. Direk lenflere ulaşıyor…
Parabenler hem zehirli hem de toksik özelliği taşırlar. Vücutta östrojen hormonunu taklit eden madde olarak da bilinmektedirler. Bu ne demek oluyor? Bu madde bizim vücudumuza girdiği zaman östrojen hormonunu taklit ederek vücudunuzun hormon dengesini direk olarak etkiliyor.
Paraben adlı madde öyle uygulandığı yerin yüzeyinde kalmıyor. Cildimize, dokularımıza, kan ve idrarımıza dahi geçtiği tespit edilmiştir. Yani vücudumuza komple sızıyor.
İngiltere’de son araştırmada, kadınların artan meme kanseri ile paraben kullanımı arasında ilişki gözlemlenmiştir. Meme kanseri olan kadınlar baz alınarak yapılan bazı deneyler için onlardan tümör örnekleri alınmıştır. Alınan tümör örneklerinde oldukça fazla miktarda paraben olduğu tespit edilmiştir. Vücuttaki hormonal reaksiyonları artıran kimyasal bileşiklerin kullanılması özellikle de östrojen hormonu ile yükselmesi, meme kanserinin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
Alüminyum (E173)
Genelde vücut kokusu için üretilen ürünlerde kullanılmakta. Yaşlılık ile ilişkili Alzheimer hastalığıyla ilişkisi olduğu düşünülüyor. Meme kanseri gelişimine neden olabiliyor. Gıdalarda da sık sık karşımıza ne yazık ki çıkmakta. Bulantı, kusma, iştahsızlık, gastrit, mide ülseri, böbrek bozuklukları, sinir sistemi tahribatı gibi bir çok yan etkisi vardır.Mutlaka sakınılmalıdır.
Madeni yağ
Petrol türevidir. Vücut kremleri ve kozmetiklerde temel malzeme olarak kullanılır. Bebek yağı% 100 mineral yağ ile yapılır. Kaplayıcıdır, cildin salgıladığı toksin örtü üstüne rahat çıkamaz. Böylece cilt zararlı toksinleri dışarı atamaz.
Sodyum Lauryl sülfat (SLS) ve Amonyum Lauryl sülfat (ALS)
Genellikle şampuan, diş macunu, yüz sabunu, deterjan ve vücut banyo temizlik ürünlerinde kullanılır. SLS ve ALS ciltte tahrişe neden olabilir. İkisi de kolayca vücut tarafından emilebilir. Bu ucuz maddeler çok miktarda köpük yaratıyor. Bu maddeleri içermeyen şampuan veya temizleme jelleriniz pek de köpürmez, buna üzülmeyin. Unutmamanız gereken en önemli ayrıntı temizleme ürünleri köpürmemesi demek güzel temizlemiyor demek değildir. Bu bize reklamlar ile oluşturulan yanış bir algıdır. Ben köpürdü mü saflığında şüphe ederim ve almam.
Propylene Glikol
Bazı güzellik ürünleri, kozmetik ve yüz temizleyicilerinde bulunur… Kontakt dermatit denilen, “derinin zararlı sayılan bir uyarana karşı verdiği yanıt”a sebeplerden biri olarak görülür. Bağışıklık sisteminiz ona tepki vermiştir! Son çalışmalar, bu maddenin böbrekler ve karaciğere zarar verebileceğini de gösterdi.
Izopropil alkol
Alkol bazı cilt bakım ürünlerinde çözücü olarak kullanılır. Bu madde deride tahrişe sebep olabilir ve derinin koruyucu örtüsünün dengesini bozabilir. Ayrıca, erken yaşlanmaya neden olabilir.
DEA (Diethanolamine), TEA (Triethanolamine) ve MEA (Monoethanolamine)
Kozmetik ve cilt bakım ürünlerinde rastlarsınız. Kanser riskini artıran tehlikeli şüpheli malzeme listesindedir. Alerjik reaksiyonlar yapabilir ve uzun vadeli kullanımında böbrek ve karaciğere rahatsızlık vereceği söyleniyor..
Polietilen Glikol (PEG)
Kozmetik ürünleri kalınlaştırmak, kıvamlamak için kullanılır. Cildin bakterilere karşı daha savunmasız kalmasına neden olabilir, cildin doğal nem tutma dengesini bozabilir
Parafin (E905)
Petrol/ Polietilen ve linyit hidrokarbonlarının sentetik karışımıdır. Kozmetik ürünler, Sakız, meyveler, ve ilaçlarda kaplayıcı, yağlayıcı çözücü ve köpük engelleyici olarak kullanılıyor. Çikolatalar hariç şekerleme ürünlerinde, sakız, hazır kahve, limonata, dondurmada çözücü ve köpük engelleyici olarak; kavun, karpuz, portakal, avakado, armut, ayva, limon, elma, papatya gibi çok sayıda meyvede parlatıcı ve çürüme geciktirici olarak kullanılır. Yani bu tehlikeli madde olan Parafini; kozmetik ürünlerde suya karşı dayanıklılığını arttırır ve bu sebeple daha kalıcı olmasını sağlar. Cilt bakım ürünlerinde ise cildin gözeneklerini tıkar ve nemin ciltte daha uzun süre kalmasını sağlamak amacı ile kullanılır. Bu şekilde cilt yumuşacık olur ve kuru kalmaz. Yiyeceklerde ise daha uzun süre bozulmadan muhafaza etmek için kullanırlar. Parafine PHA(E320) BHT (E321) katkı maddelerine eklenir.
FAQ ve WHO ekiplerinin 1991 yılında yaptığı araştırmalarda karaciğer ve lenf sisteminde sorunlara yol açtığı görülmüştür. Aynı ekibin 1995 yılında yaptığı deneylerde de kanser lezzyonlarına neden olduğu gözlenmiştir. Vitamin, mineral eminimine engel olur. İshale yol açar. Hamileler ve bebeklerde kanamalara yol açar.
Dioksin
Araştırmacılar zehirli kimyasallar sıralamasında başı çeken dioksinlerin, östrojen gibi “doğal steroid” hormonlarını taklit ederek birçok biyokimyasal reaksiyonu başlattığından söz ediyor. En ufak miktarları bile, akne ve eklem ağrılarından uykusuzluğa, kansere, doğum bozuklukları ve bağışıklık sistemi zayıflığına kadar çeşitli rahatsızlıklara sebep olabiliyor.
Dahası dioksinler ve kuzeni “furans” yağda çözünür olduğundan bedenimizdeki yağ hücrelerinde birikme eğilimi gösteriyor. Dioksinlere anne sütünde dahi sıklıkla rastlanıyor. Bebekler yetişkinlere göre 200 kat fazla dioksine maruz kalabiliyor.
Yapay kokular, aromalar
Parfüm, krem, şampuan, duş jeli, deodorant, sabun, deterjan, oda parfümleri ve aklınıza gelecek bir çok şeyde sentetik kokular ne yazık ki bulunmakta. Artık günümüzde bu kokulara insanlar o kadar alıştı ki onlar olmadan temiz olmamış gibi hissediyorlar. Ama bu sentetik kokuların verdiği zararlar o kadar çok ki! Çoğu insan kokuları eskisi gibi çiçeklerden ve doğal yöntemler ile elde edildiğini düşünüyor. Mis gibi lavanta kokan çamaşırlarınız aslında gerçekten lavanta kokmuyor. Bugün parfümlerin içeriği %95 oranında petrol ve kömür ürünü aromatik bileşikler, sentetik kokulardır. Bu yapay kokular; astım, sinüzit, böbrek, kalp, karaciğer, akciğer ve bağışıklık sistemi hasarlarına, DNA bozulmalarına, göğüs ve prostat kanserlerine, hormon dengesizliklerine, halüsinasyon, baş dönmesi, depresyon, baş ağrısı, vertigo, kalpte ritm bozuklukları, hipertansiyon, ödemler, epilepsi benzeri kasılmalar, donukluk, kulak çınlaması, görme bozuklukları, kan hücrelerini öldürme etkisiyle kansere sebep olurlar. Bebeklerin kendi giysilerinden, annelerinin üstlerinden, oda kokularından ve bir çok yol ile bu aromalara maruz kalmaları onların ilerleyen yaşlarda alerji olmasına davetiye çıkartıyor. Tabi bunun yanında astımda olma riskleri arıyor. Zaten günümüzde bir çok çocukta sık sık rastlanmaktadır.
Parfümsüz yapamam diyenlerdenseniz ben de 7 sene önce ilk duyduğumda her şey tamam ama parfümümü bırakamam, asla! diyordum. Bugün değil o parfüm, yoldan yanımdan geçen birinin parfümüne bile tahammül edemiyorum.
Siz önerim siz hayatınızdan diğer kimyasalları çıkartmakla işe başlayın. Vücudunuz temizlendikçe o kendisi zaten parfümü istemeyecek.
Şu anda mağazalara sıkılan kokular yüzünden mağazalardan alışveriş edemez oldum, bir arkadaşımın saçında ki şampuan kokusu bile yanındayken beni rahatsız ediyor. Bu sadece benim çok yoğun, kötü kokuyor gibi tepki vermiyorum. Sentetik kokulara maruz kaldığımda direk başım ağrımaya başlıyor. İnanın vücut temizlendikten sonra onun için zararlı olana çok duyarlı ve tepkili olmaya başlıyor. Ama sizi çok uzun süre uyarmıyor ısrarla aynı şekilde devam edince uyarmayı bırakıyor.
Günlük hayatınızda sağlığımız için tehdit oluşturan bu kadar zararlı kimyasalları içeren ürünleri kullanmak ise bize sanki bir zorunluluk, hayatımızın olmazsa olmazları gibi gösterilmiş. Pazarlama stratejileri, reklamlar bizleri adeta kimyasallara bağımlı hale getirmiş durumda.
Hem kendimiz, hemde sevdiklerinizin sağlığı için bilinçlenme ve uyanma artık bizler için bir zorunluluk haline gelmiştir. Bundan sonra isterseniz bu ve bunlar gibi kimyasallardan uzak ürünler almanız hem kendinize, hem de sevdiklerinize yapacağınız bir iyiliktir.