4 Sene Geçti Köyde…

Kaç yıl oldu saymadım köyden göçeliMevsimler geldi geçti, görüşmeyeliHiç haber göndermedin o günden beriYoksa bana küstün mü? Unuttun mu beni?

Barış Manco’nun bu klasik parçasını ben annem babamın Pikabında! Parçanın çıktığı zamanın plağını çalarak dinlerdim. İnsanlar hayatlarını bilerek mi geliyor? Yoksa düşündüğü şeyleri mi yaşıyor bu derin bir tartışma konusu oraya girmeyeceğim ama Kaç yıl oldu saymadım köyden göçeli diye söyleyerek dinlerken düşündüğümü hatırlıyorum. Bu arada Plaklara girdim diye beni o kadar yaşlı sanmayın; Plak olan evlerde radio Tv ile beraber büyüyüp Game Boy ile oynayıp 5110 da Yılan oyununana wowww diyip kendini apple vision pro’da bulan bir nesilim ben…. Dokunmayın bizim nesile 🙂  Neyse

 

Kaç yıl oldu saymadım Köyden göçeli… derken küçük Gevher köyü düşünürdü… Köyden köç etmek nasıldır diye düşünürdü… İstanbul’un incisi Boğazın semti Beylerbeyi semtinde büyüyen bu kız o yaşında Köyden göç eden arkadaşına söylenen bu parçayı düşünürken büyüdü ve kendini yıllar yıllar sonra Kaç yıl oldu saymadım köye göçeli…. Mevsimler geldi geçti, görüşmeyeli derken buldu kendini….

 

Tamam tamam saydım itiraf ediyorum. tam senede 4 mevsimden 12 mevsim geldi geçti köye göç ettiğim…

( Arada küresel ısınmadan dolayı pek fark edemediğim mevsim geçişleri de oldu ne üzücü ki)

4 senemde köyümden yazıyorum size… İtiraf ediyorum sevdim ben bu blokta köye göç edeli serisinin seneyi devriyesini kutlamayı. Düşünüyorum geçen seneleri…. Alıştın mı derseniz Şehir hayatını arkanda bırakmayı? Alıştım trafiksiz hayata kim alışmaz derim size. A noktasında B nokasına gidişim yol eşittir hız çarpı zaman derim…(Biliyorsunuz bu denklemi diğer yazıları da okuduysanız…) Gerçekten büyük rahatlık. Yook saat mesai çıkışı mı? İstanbul’da hava durumu nedir. Yağmur mu? Karlı mı Güneşli mi? Haftanın hangi günü? Hangi önemli gün? Yada orada bir stat var mı ? Maç var mı ? Eyvah derbi var mı? Bunlara verilecek cevaplara göre beyin de çıkan alternatif kaçış yollarını hesaplamak ile geçen beyinde ki hesaplar ile gideceğim noktaya varış süremi hesaplama derdi burada hiç mi hiç yok… Simple is the best prensibi var burada…(Dahabir kaç hafta önce bu kabusun içine düştüm Fuar için geldiğim bir zaman diliminde de… Aklımı kaybettim…)

 

Alıştım alıştım…

Doğa ile iç içeyim. Belki şehirde doğdum büyüdüm ama belki 100 sene önce yaşayan Zeytin ağacı misali benim de köklerimin bir parçası da İstanbul’da doğmuş büyümüş olsa da 100 seneönce ki İstanbul zaten dağ taş bayırdı. Doğaydı.. Sanki köklerim burada ki Zeytin ağaçlarını bulunca mutlu oldu

Alıştın mı derseniz evet pandemi bitti artık bir kızımın tatilini bulduğum anda hemen İstanbul’da iş ayarlayıp hop kaçıyorum oraya… Ne de olsa 2 buçuk saatlik bir rota( tabi cuma günü yağmurlu bir hava da tam da mesai cıkışına denk gelmezsen! Gelirsen zaten İstanbul’a geldiğin için bir kendinle hesaplaşma başlıyor! o yüzden çıkış zamanı ve varış zamanınını hesaplamak önemli) Bu arada son geldiğimde yediğim onlarca trafik cezasından sonra da burayı çok seviyorum. 78 km hızla da ceza yenmemeli ama! gerçekten! 78 km bir ceza 83 km bir ceza 85 km hız bir ceza! Bir sonra ki İstanbul’da ki tatilde arabayı sırtıma alıp gezsem gerçekten hem ceza yemem hem daha hızlı giderim. ( Arabayı nasıl kadıracaksınız demeyin o kadar cezaya insanın süper hüper hero olası geliyor!)

İş çıkışı demiştim değil mi! Evet iş! Yok beyaz yakalının İstanbul’dan kaçıp köy hayatında mutluuuu mesut yaşama hikayesi var ya…. İtiraf ediyorum o ben de olmadı. Oysa ben burada Zeytin ağaçlarının altında zeytin yarakları toplayıp, yumurta toplayıp, dağ kekiği toplama falan filan. Kapitalist sistem var ya adamı ham yapıyor. Yutuyor!

Çok çok zamanlar önce bir çarktan bahsetmiştim. Büyük bir sistemin parçasıyız diye. Ama bu sistem o kadar büyük ki bir onun küçük bir dişlisiyiz. O kadar küçük ki hani bir makineyi açar sonra toplar geriye baktığımız da aaaa bu parça kaldı aman neyse fazla koymuşlar diye güleriz o parçaya ya işte o parçalarız aslında hepimiz demiştim….

İşte o sistem o parçayı geri çekiyor!..  ( O parça ben!)   Bazen bu işe girdim de neden niçin diye düşünürken buluyorum kendimi. Geçenler de bir müşterim ile konuşurken. Gerçekten yoruldum köye göç edeceğim derken buldum kendimi Eski bir alışkanlıkla…. bir baktım ben zaten köydeyim!!!! Kala kaldım! Köydeyim ve Dünya’nın bambaşka ülkelerine makarna üretiyorum ne kadar mutlu, gurur anlar diyemiyorum! Ne kadar stres dolu anlar diyorum! Müşterime döndüm dedim ki Köye göç edeceğim dedim ama ben köydeyim! Sistemin içine geri girdim… Artık mağaraya mı göç etsem bilemiyorum! Hoş beni mağaraya koysanız ne yaparım onu da bilmiyorum! Yani anlayacağız sistem sizi yutmaya çalışmaya köyde de olsanız devam ediyor… En nihayetinde ben bir Mandıra Filozofu olamadım oysa çok yakındım…. Neyse hala kontrol bende!!! Umarım tutarım:)

 

 

Simple is the best!( Sade, basit olan en iyisidir) Burada giydiğiniz markaların önemi yok, Burada hayatta gelecek için fazla tasalanmanıza gerek yok, Burada boşa harcanıcak zaman yok. Tertemiz bir hava ve tertemiz bir doğa var.. Geçen ara tatilde 1 haftamı İstanbul’da geçirdim kızımla. O da güzel oluyor. Zaten İstanbul’da olsam ne zaman vakit geçirebileceğim ki kızımla. Ancak tatillerde. Ben de tatilimiz de İstanbul’daydım. Doya doya gezdik kızımla… Doya doya dostlarımla geçirdim ama her anın kıymetini bilerek çünkü döndüğüm de istediğim zaman görüşemeyecektim biliyordum. Anın tadını çıkardım. Mesela köye göç etmek bana bunu kazandırdı. Anda kalmak anın tadını çıkarmak… Çünkü İstanbul’da yaşarken hep bir koşturma içindeydim, anı kaçırır, anını ıskalardım. Şimdi hayatımın 38. yaşını karşılamaya 1 ay kala anın tadını çıkarmayı öğretti köy hayatı bana çünkü burada koşturmaca yok. Sanki birileri beta kaset oynatıcıda birileri X2 de yavaşta oynatmaya basmış gibi…. Kare kare yavaş yavaş gidiyor zaman…..

Bilmiyorum hayat beni nereye sürükleyecek. Belki burada bırakacak…

Sevdim ben bu işi. Bir kere köklerimden ayrıldım ya.. Hani yaprağın ağaç dalından kopması gibi ağır ağır dönüyorum hayatın için de… Belki orada belki burada…. Sevdim bu özgürlük hissini, bağımsızlık hissini…. Bağlı değilim ki köklerimden ayrıldım. Ama bir bağ var! O gerçek… Ait olduğun yere karşı. Yada doğduğun büyüdüğün yere… Bunu inkar edemiyorsun çünkü Çocuğun çıkmış olsa da daha 2 yaşında o o köklerinden yine de bir gün diyor ki sana ‘Biz İstanbul’a aitiz anne! ‘ Ben tabi bir kaldım. Duyduğum 6 yaşında ki kızımın bu lafına karşı neden dedim… Döndü bana Karavanımız orada dedi..( Bu arada biz İstanbul’da bir ev yerine karavan olmasını tercih ettik. Karavan parkta bir karavanımız var. Oraya gidiyoruz.) Ben de kızıma dedim ki ‘ o bir karavan biz nerede olsun istersek o orada olur….’ ( Umarım İstanbul’da kalsın demez:) yada derse oda onun seçimi büyür gider… )

Ama be

n 40’lara yaklaştığım ne kadar red etsemde bu gerçeği yine de yaklaştığım şu yaşarımda artık diyorum ki  hayat bir karavan bence… Biz nerede istersek orada olur… Sadece istemek yeterli. Köklerimiz, yaşantımız, alışkanlıklarımız değiştirmek için sadece 21 gün lazım… Ne demişler alışkanlıkların değişmesi için 21 gün gerekli! ( Tamam 21 gün az biraz daha fazlası lazım:)…. ) Ama değişiyor.

Benim de değişti. Ben de değiştim. Dönüştüm şimdi daha özgür ve daha mutluyum.

4… senemde daha mutluyum sadece kapitalist sistemin beni içine çekmesi ile ufak bir mücadelem var… Sonuç mu bence sonuçta doğal olan her şey kazanıcak. Çünkü bizim doğrumuz bu….

Sevdim ben bu göç hikayesini…

Bakalım 2024’de Köye göç eden beyaz yakalılarımız!( Bayılıyorum bu tabire! Kiminle iş toplantısı yapıp bu  hikayemizi anlatsak cevap olarak bunu duyuyorum!)

Bakalım 2024’de Köye göç eden beyaz yakalılarımız neler yaşayacak…..

 

Coming soon…..

 

Bir cevap yazın